Sekizbucuk

Türk Sinemasının Kesinlikle İzlenmesi Gereken Filmleri

1.Gemide (1998)

Film bir kum kosterindeki kaptan ve 3 kişiden oluşan tayfasının hikayesini anlatıyor. Esrar ve içki içip, geyik muhabbetleri yaparak zaman geçiren tayfa yine bir muhabbetin döndüğü gecede beklemedikleri bir olayla karşılaşırlar. Tayfadan boksör diye bilinen kişi dayak yemiş, kaptanın paralarını çaldırmış ve beklenilen yemekleri getirmemiş halde gemiye gelir. Hem aç hem kafası güzel olan kaptan tayfayla birlikte Laleli’ye paralarını çalan kişileri bulmak için giderler. Kısa bir gezinti sonrasında aradıklarını bulan tayfa yanlarında bir kız da olan grubu döverler ve alacaklarını alıp gemiye kızı da alarak dönerler. Sabah olduğunda hiç bir şey hatırlamayan kaptan gün içinde yavaş yavaş olanları hatırlamaya başlar.

2. Pardon (2005)

Üç yakın arkadaşın hayatları, içlerinden biri yüzünden tamamen değişecektir. Her zamanki gibi akıp giden günler artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır? İbrahim( Ferhan Şensoy) ve Bülent Kayabaş’ın sorgulama sahnesi ile başlayan filmin devamında ne tarz gülünç olaylarla karşılaşacağımızın sinyali verilmekte ve içinde bulunduğumuz mevcut düzenin ‘adalet özelinde’ eleştirisi yapılmaktadır.

Vaktinden çok sonra askerliğini yapan İbrahim nerede bir resmi kıyafet görse hemen oradan kaçar olmuştur. Sadece masum bir korku gibi gözüken bu fobisi yüzünden sevdiği arkadaşları ve kendisinin başına gelmeyen kalmaz. Arkadaşlarıyla beraber kendini mahkeme salonlarından, hapishaneye kadar uzanan bir yolculukta bulur.

3. Bir Zamanlar Anadolu’da (2011)

Nuri Bilge Ceylan, son filmiyle kentsel kaygılarını bir kenara bırakıp, tekrar taşranın sıkıntılı dünyasına ama bu sefer bir cinayet hikayesinin gerilimi ile dönüyor. Yolların tek düzeliği ve kasabanın insana yeni bir şey sunmamasının sıradanlığını fona alan Bir Zamanlar Anadolu’da adıyla da klasiklere gönderme taşıyor.

4. Canım Kardeşim (1973)

Kahraman, ağabeyi ve ağabeyinin dostu Halit, beraberce yokluk içinde ancak kendilerine yettikleri bir yaşam sürmektedirler. Bu buhranın içerisinden çıkmak için tek umutları Kahraman’ın okuması ve hayatta bir amacının olmasıdır. İçerisinde yaşadıkları yoksulluklarına rağmen bir şekilde mutlu ve iyimser kalabilmeyi başaran üçlünün tüm hayatları Kahraman’ın kanser olduğunu öğrenmeleriyle beraber geri dönüşü olmayan bir biçimde sarsılacaktır. Kahraman’ın hayatındaki son isteği ise bir televizyondur. Artık ona bir televizyon almak, geride kalan ikilinin tek amacı olacaktır.

Ertem Eğilmez’in Tarık Akan, Halit Akçatepe, Kahraman Kıral, Metin Akpınar, Adile Naşit, Kemal Sunal gibi sinemamızın değerli oyuncularını yanına alarak hazırladığı filmi Türk sinemasının en içten eserlerinden biri olarak anılıyor.

5. Mustafa Hakkında Herşey (2004)

Mustafanın örnek bir yaşamı vardır. İyi bir işi mükemmel bir eşi dünya güzeli bir çocuğu vardır.Fakat bu eşşiz yaşamı bir kazayla aniden darmadağın olur. Karısı yabancı bir adamla trafik kazası geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir. Sır dolu yabancı ise hastaneye kaldırılır.

Mustafa karısının adamla olan ilişkisini öğrenince çılğınca bir plan yapar. Taksi şöförü Fikreti kaçırıp şehirden uzak biryere götürür, böylece karısının gizli yaşamı hakkındaki detayları zorlada olsa öğrenecektir. Fakat bu gerilim dolu ilişki sonucu kendi hakkında da bazı gerçeklerin farkına varacaktır. Ve olaylar kısa sürede kontrolden çıkar.

6. Ağır Roman (1997)

Kolera adlı sokakta, yaşamın bir kıyısında kendi algılarınca var olmayı başaran bir grup insan yaşamaktadır. Her yerde olduğu gibi burada da kendi içinde bir düzen söz konusudur. Örneğin Arap Sado, bu sokaktaki hakimiyetini, Salih’e devreder. Salih, ailenin küçük oğludur ve aslında böyle bir sorumluluk için pek de hazır olduğunu söylenemez. Bir gün arka sokaklarda bir kargaşa ve olay yaşanır. Salih, bu esnada bir kadına aşık olur. Tina, onu büyüler.
Hayatın basitliği ile insanların acımasızlıkları arasında savrulan yaşamlardan kesitler sunan film, Metin Kaçan’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır.

7. Takva (2005)

Gösterime girdikten sonra gerek ülkemizde gerekse yurt dışında ödüller alan filmde, mütedeyyin hayat tarzının karmaşası, dinsellik propagandası ya da karalama yapmadan, gerçekçi bir pencereden ele alınmış. Kendi halinde, oldukça mütevazı bir yaşam süren Muharrem, dini inançları çok kuvvetli bir insandır. Öyle ki, gece gündüz sürekli ibadet etmekte, cinsellikten uzak, içine dönük bir hayat yaşamaktadır. Bütün bu özellikleri, çevresindeki insanlar tarafından büyük bir güvenilirlik kazanmasına neden olur. Bu durum, varlıklı bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker ve Muharrem’in güvenilirliğini, tarikatın sayısız mülkünün kiralarının toplanması için kullanmaya karar verir. Birdenbire bambaşka bir dünyanın içine giriveren Muharrem için sahip olduğu değerler yavaş yavaş sarsılmaya başlar. Modern dünyanın içinde bulunduğu karmaşa, onun yıllardır alışık olmadığı kadar yıpratıcıdır. Ama işin kötüsü artık o da, bu dünyanın getirilerinden kendini uzak tutamaz.

8. Kosmos (2010)

Kosmos filmi Kars’ta bir kasabada geçer. Dağlardan ağlayarak ve garip sesler çıkartarak gelen Kosmos, filmin başkarakteri. Yönetmene göre ise inançsız dünyada olması gereken bir kahramandır. Kasabaya gelir gelmez nehirde boğulan bir çocuğa yaşam vermesi kasaba halkı tarafından kendisine kutsal anlamlar yüklenmesine sebep olur. Kosmos aslında fizikötesi yeteneklere sahiptir, filmin daha sonraki sahnelerinde de benzer şekilde kasaba halkına iyiliği dokunacaktır.. Reha Erdem Kosmos karakteri üzerinden iyilik, kötülük, bilgelik, insan, hayvan gibi dünyaya dair haller üzerine, Kars’ın sinematografik havasının da katkısıyla etkileyici bir film ortaya çıkartmıştır. Filmle ilgili diğer nokta da Kosmos karakteriyle Nietzsche’nin hükümran insan tanımı arasındaki ilişkidir. Nietzsche, hükümran insanı sadece kendine benzeyen, geleneksel ahlaktan kurtulmuş, özerk ve ahlak üstü olan, kısacası bağımsız bir insandır diye tanımlar.

9. Nar (2011)

Bir kadın kendi adaletinin peşine düşüyor ve dördü de farklı inanıştaki, farklı insanların hayatları aynı evin içinde, hem de yarım gün gibi çok kısa bir sürede aynı öykü çevresinde kurgulanıyor. “Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. Ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda.” diyor senarist ve yönetmen Ümit Ünal Nar’ı tanımlarken. İnsanın hayatındaki diğer insanlara duyduğu güven, karşılıklı inanç ve adalet duygularının sorgulanmasından yola çıkan film, insanları bir arada tutan bağların kaybolması ile meyvenin kabuğu çatladıktan sonra nar tanelerinin etrafa saçılmasını özdeşleştiren bir anlatım sergiliyor.

10. Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013)

Cemal, Manisa’nın Akhisar kasabasında babasıyla yaşayan ve kendi berber dükkanlarında çalışan bir adamdır. Kendi halinde gibi görünen Cemal’in içine bir sıkıntı çöker, kendisi bile ne olduğunu bilemez. Öte yandan hemen hemen herkesin birbirini tanıdığı bu kasabada, gayet sıradan gibi görünen insanların olağanüstü güçleri vardır. Kimi zamanı durdurur, kimi duvarların ardını görür, kimi ölümsüz. Ama hiçbiri de süper kahraman değildir. Herkes her şeyi bilir ve normal hayatına devam eder.

Film fantastik ve absürd dram türleri arasında gidip gelen bir yapıya sahip, ama yönetmen Onur Ünlü absürd kelimesini pek sevmez. Filmiyle ilgili olarak “Endişe üzerine kurulu olsun, biraz da melankolik bir film olsun istedim. Melankoli üzerine bir film değil, melankolik bir film yapmak istedim. Belli açılardan başardığımı düşünüyorum. İnsanın endişeden yaratıldığına inanıyorum, evet. Dünyada olmamız kendi başına bir endişe sebebi. İnançlı olsan da inançsız olsan da öyle. İster Allah’a inan, istersen çay bardağına. İnan ya da inanma. Kim olursan ol, sürekli bir endişe tarafından kemiriliyorsun. Bu temel durumumuz ve bunu hiçbir zaman aşamayacağız. O açıdan baktığımızda daha da üzerine gidilebilir, film daha sert bir şey olabilirdi. Fakat daha tatlı bir seviyede gitsin istedim.” diyor.

11. Mutluluk (2007)

17 yaşındaki Meryem’in, perişan ve baygın halde, bir göl kenarında bulunmasıyla başlar. Doğuda bir köyde yaşayan ailesi kızlarının bir
namussuzluk yaptığını düşünerek töre gereği öldürülmesine karar verir. Öldürme görevi ise yakın akrabası Cemal’e verilir. Tanınmış bir sosyoloji profesörü olan İrfan Kurudal, yaşadığı derin kimlik bunalımının da etkisiyle İstanbul’daki hayatını geride bırakıp yelkenli teknesiyle denize açılır. Çıktıkları ölüm yolculuğunda, Meryem ve Cemal’in yolları, Profesör İrfan Kurudal’la beklenmedik şekilde kesişir. Her biri özgürlüğe ve ikinci bir şansa doğru yola çıkan bu üç kişi, mutluluğu aradıkları bu yolculukta kaderlerini yenebilecek midir?

12. Kader (2006)

Zeki Demirkubuz bu defa da aşkın masumiyetinin peşine düşme kaygısında. Kör düğüm olmuş bir aşk üçgeni, Bekir, Uğur ve Zagor’un bu zorlu yolculuğunda işler karışıktır. Bekir Uğur’a, Uğur Zagor’a, Zagor’da serseriliğe aşıktır. Karşılığını bulamayan kalplere tutkun bu üç insanın yolu, tutkunun beslediği bir kaderle birbirine bağlanır. Uğur, Zagor’un hapisten çıktığı gece, mahallede işlenen bir cinayetin ardından ortadan kaybolur. Bu kayboluş, ilk başta Bekir’in umutsuz aşkından kurtulması için bir umut olsa da, aylar sonra Zagor’un İzmir’de işlediği bir cinayet sonrası hapse girmesinin ardından Uğur’un mahalleye dönmesi ile Bekir için yıllar sürecek amansız bir kovalamaca başlayacaktır. Aşkının peşinde, kendini hiçe sayarak sürecek bu kovalamaca ile gururunu, benliğini, bütün kişiliğini yitirse de, bir tek şeyi, aşkın masumiyetini yitirmez. Zeki Demirkubuz, Uğur ile Bekir’in 40’lı yaşlarındaki hikayelerini anlattığı, başyapıtlarından sayılan Masumiyet filminin ardından, şimdi de Kader ile bu karakterlerin gençlik yıllarına bir bakış atıyor.

13. Masumiyet (1997)

On yıllık mahkumiyeti biten Yusuf tahliye zamanı gelince, kalan ömrünü cezaevinde geçirmek istesede dışarı çıkmak zorunda kalır. Elinde yıllardır görmediği, müebbet mahkumu bir ardaşının verdiği adres ile bir namus davası yüzünden aşığını öldürüp, kendisini sakat bıraktığı ablasını görmek için İzmir’e gelir. Ablası ve eniştesinin evinde ‘gördüklerinden’ kaçıp, ucuz bir otele yerleşir. Burada ‘bir iyilik’ nedeniyle tanıştığı üç kişi ile ne yapacağını ve nereye gideceğini bilmeden beklemeye başlar.

14. Tepenin Ardı (2012)

Bir Western filmini andıran atmosferi ve mekan kullanımıyla gerilim dolu bir aile trajedisini anlatan film, sorunlarıyla yüzleşmek yerine bir düşman ve günah keçisi yaratan egemen erkek kültürünü mercek altına alıyor.

15. Güneşe Yolculuk (1999)

Saf bir gencin günümüz Türkiye’sinin gerçeklerinden haberdar olmasının, dostluğun ve cesaretin öyküsüdür. Türkiye’nin iki ucundan Berzan, Mehmet ve sevgilisi İstanbul’un alt tabaka yaşamının içinde ayakta kalmaya çalışırken tanışırlar. Gün geçtikçe birbirine bağlanan arkadaşların yaşamı Mehmet’in haksız yere tutuklanmasıyla değişir. Bu arada kayıp babasını arayan Berzan’ın başı da sürekli polisle beladadır. Mehmet’in Berzan’a olan bağlılığı onu ülkeyi katederek dostunun köyüne, doğuya bir yolculuğa sürükler.

16. Vavien (2009)

Vavien’de, eşi ve çocuklarıyla sıradan bir hayat süren Celal’in tuhaf hikayesi anlatılmaktadır. Celal, karısı ve çocuğuyla bezgin, umutsuz ve mutsuz bir aile hayatı yaşamaktadır. Abisi Cemal’le birlikte ortak oldukları elektrik dükkanında da işler çok umduğu gibi gitmez. Borçları birikmiştir. Bu sıradanlıktan sıyrılmak isteyen ikilinin tek eğlencesi Samsun’daki bar ve pavyonlardır! Pavyonda çalışan Sibel Ceylan’a olan aşkı Celal’in başına dert açacaktır. Celal’in karısı Sevilay, 15 yıldır, Almanya’da yaşayan babasının gönderdiği paraları biriktirerek saklamaktadır. Celal’in bu sırrı bildiğinden habersizdir. Zaten mutsuz bir hayat sürmekte olan Celal, bu paranın kurtuluşu olduğunu düşünerek, bir plan yapar. Fakat Celal’i sürprizler beklemektedir.

17. Korkuyorum Anne (2004)

Filmin kahramanı Ali bir kazada hafızasını yitirir. Filmin bütün insanları, kendilerini Ali’nin kafa karışıklığı ile gelen bir karmaşanın içinde bulurlar, günlük hayatın karmaşasının içinde. Bu karmaşayı, elden ele dolaşan, sahibini arayan değerli bir yüzük, bir hırsızlık hikayesi ve uydurma bir polis soruşturması daha da renklendiriyor. Ama Korkuyorum Anne’nin buna paralel akan bir hikayesi daha var: İnsan vücudunun hikayesi. Gerçek hayatta eylemlere, olaylara, entrikalara aldırmadan her insan vücudunda yaşanan bu hikaye Korkuyorum Anne’de sahnenin önüne çıkıyor, entrikayı gölgede bırakıyor. Olayları izleyen göz, dinleyen kulak insan vücutlarının peşine takılıyor. İnsan nedir ki sorusunu korkularından, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut diye yanıtlıyor film.

18. Devrim Arabaları (2008)

16 Haziran 1961.

Cumhurbaşkanlığı konutunda verilen davette işadamları, gazeteciler ve darbe erkanı ülke kalkınmasını tartışırlar.

Bir ara Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel sinirlenip bu ülkenin otomobil bile üretebileceğini söyler. Bu iddia ciddi ciddi meydan okumaya dönüşür. Paşa emrini verir. Yaklaşmakta olan Cumhuriyet Bayramı’na ilk yerli otomobil yetiştirilecektir”.

Devrim Arabaları filmi bu sahneyle başlıyor. Çekimleri tamamlanan film, Devrim Arabaları’nı üretme görevini üstlenmiş 23 mühendisin, kariyerlerini ve aile hayatlarını riske atarak girdikleri macerayı, zamanla, yoklukla, politikayla, karşılarına çıkan sayısız engelle mücadelelerini anlatıyor.

19. Yeraltı (2012)

Nefret ettiği eski arkadaşlarının akşam yemeğine kendisini zorla davet ettiren Muharrem’in, bu yemek ile birlikte başlayan didişmeleri, ego gösterileri sonucu eski defterlerin açılması ile utanç dolu hesaplaşmalarla karşı karşıya kalmasını konu alan Yeraltı, bireyin varoluşsal sorunlarını irdeliyor.

Film, Fyodor Dostoyevski’nin başyapıtı Yeraltından Notlar kitabından uyarlanmıştır.

20. Sürü (1979)

Hayatları ve geçimleri hayvanlar ve hayvancılık üzerine kurulu aşiretin reisi Hamo’nun (Tuncel Kurtiz) oğlu Şivan (Tarık Akan) düşman aşiretin kızı Berivan (Melike Demirağ) ile evlidir. Hayvancılığın eskisi gibi para getirmemesi yüzünden durumu bozulan Hamo, oğlunun aşiretten ayrılmak istemesiyle çılgına döner. Hamo ve oğulları, adamlarıyla birlikte son sürüyü Ankara’da satmak için trenle yola çıkarlar.