4 Nisan 1963 tarihinde İzmir’de doğan Semih Kaplanoğlu, neredeyse her gecesini İzmir’in açık hava sinemalarında büyüyerek geçirdi.
1984 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezuniyet tezi olan filmi MOBAPP’ı (Meşru Olmayan Bir Aşkın Parçalanmış Portreleri), TRT kameramanı bir tanıdığından temin ettiği parça filmlerle gerçekleştirerek mezun oldu. Okuldayken kısa filmler yaptı ve okulu bitirir bitirmez uzun metrajlı bir film çekmenin hayalini kurmaya başlayan ve bunun için 17 yıl beklerken bu zaman diliminde birçok işe imza atan Semih Kaplanoğlu, sektöre yakın durarak kameraman asistanlığı, metin yazarlığı, senaryo çalışmaları gibi işlerle uğraştı.
Daha sonra Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi ve Young& Rubicam reklam şirketlerinde reklam yazarı olarak başladı. 1986 yılında Süha Arın‘ın yönettiği ödüllü “Eski Evler- Eski Ustalar” ve “Mimar Sinan” belgesellerinde Kamera Asistanı olarak çalıştı. Semih Kaplanoğlu aynı zamanda şiir de yazıyor ve Tan, Oluşum, Varlık, Gergedan, Gösteri, Argos gibi dergilerde yayınlanan önemli şiirleri mevcut.
1994 yılında yayınlanmaya başlayan “Şehnaz Tango” adlı TV dizisinin 52 bölümünün senaryo ekibinde yazdı ve yönetmenliğini yaptı.
1996-2000 yılları arasında Radikal Gazetesi’nde kısa öykülerden oluşan “Karşılaşmalar” adlı köşe yazarlığı yaptı. “Karşılaşmalar” adlı köşeden seçtiği yazıların bir kısmını daha sonra aynı adla kitaplaştırdı.
SEMİH KAPLANOĞLU’nun Filmleri
2001 yılında ilk uzun metrajlı filmi olan “Herkes Kendi Evinde” filminde, ailesinin trajik ölümünün ardından normal hayata dönemeyen Selim adlı gencin trajik hikayesi anlatılıyor.
2004 yılında ise ikinci uzun metrajlı filmi olan “Meleğin Düşüşü” filmini çekti. “Meleğin Düşüşü” Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yaptı ve Nantes, Kerala ve Barcelona Alternativa film festivallerinden “En İyi Film” ödülünü aldı. Filmin konusunda ise, bir genç kızın içine girdiği kısır döngüden kurtulmak için verdiği mücadele anlatılıyor.
Adını geniş kitlelere duyurmasını sağladığı Yumurta-Süt-Bal adlarında film üçlemesini bu yıllardan sonra yapan Kaplanoğlu; 2007 Yılında üçlemenin ilki olan “Yumurta“yı çekti.
Şair Yusuf annesinin ölüm haberini alır ve yıllardır uğramadığı kasabadaki çocukluk evine geri döner. Bakımsızlıktan harap düşmüş bir evde onu genç bir kız, Ayla beklemektedir. Yusuf beş yıldır annesi ile yaşayan bu uzak akrabadan habersizdir. Ayla’nın Yusuf’tan bir isteği vardır. Zehra’nın ölmeden önce adadığı adağı oğlu Yusuf yerine getirmelidir.
Yumurta Filmi İle
27. Uluslararası İstanbul Film Festivali ve Seul Uluslarası Film Festivali’ de,
En İyi Film Altın Lale Ödülü
Ravenna Mosaico d’Europa Film Festivali,
İtalya Ravenna Mosaico d’Europa Film Festivali
Güney Kore Seul Uluslarası Film Festivali
Almanya Nurnberg Turk- Alman Film Festivali’lerin de ,
En İyi Film Ödülü
İtalya 14. Medfilm Festivali’
Eurimages Italia Ödülü
İspanya Sevilla Film Festivali’
Eurimages Ödülü
Antalya Eurasia International Film Festivali
NETPAC En İyi Asya Filmi Ödülü
Portekiz Estoril European Film Festivali
İkinci Film Ödülü
Bangkok World Film Festivali,
Şili Valdivia Uluslararası Film Festivali
İran Fajr Film Festivali’lerin de ise
En İyi Yönetmen
Ödüllerinin sahibi oldu.
2008 Yılında ise üçlemenin ikincisi filmi olan “Süt“ü çekti.
Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavını kazanamayan Yusuf’un büyük bir tutku ile yazdığı şiirler, adını sanını kimsenin duymadığı bazı edebiyat dergilerinde yayınlanmaktadır. Ama ne şiirin ne de ürettikleri değeri günden güne düşen sütün Yusuf’a ve annesi Zehra’ya bir katkısı vardır.
Yusuf, Zehra’nın kasabadaki istasyon şefi ile yaşadığı gizli ilişkiyi keşfedince ne yapacağını şaşırır. Gelecek kaygısı, yaşanan hızlı değişim ve gençlikten yetişkinliğe adım atmanın acılarıyla baş etmenin yolunu bulabilecek midir?
Süt Filmi İle
Uluslararası İstanbul Film Festivali
FIPRESCI
Radikal Halk Jürisi Ödülü
Ödüllerinin sahibi oldu.
2010 yılında da üçlemenin son filmi olan “Bal“ı yönetti.
Kaplanoğlu ‘Yumurta’yla başlayıp ‘Süt’le devam ettiği Yusuf üçlemesinin son filmi ‘Bal’da Yusuf’un çocukluğuna gidiyor ve Yusuf’un babasıyla ilişkisini ve doğayı keşfedişini anlatıyordu.
Bal Filmi İle
60, Uluslararası Berlin Film Festivali
En İyi Film Altın Ayı Ödülü
Ekümenik Jüri Ödülü
13. ABD RiverRun Uluslararası Film Festivali,
Fransa Chatenay-Malabry Paysages de Cinéastes Festivali 2010
En İyi Film
Londra Türk Filmleri Festivali
Golden Wings Dijital Dağıtım Ödülü
Hollanda World Cinema Amsterdam 2010
NTR Yayın Ödülü
İran Hamedan Çocuk Filmleri Festivali
Altın Kelebek Ödülü
Polonya World Cinema Ale Kino Festivali
Halk Ödülü
APSA Asya Pasifik Ekran Ödülleri
Unesco Ödülü
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali
Jüri Özel Ödülü
Radikal Halk Ödülü
17. Adana Altın Koza Film Festivali
En İyi Film – Altın Koza Ödülü
SİYAD Jürisi En İyi Film Ödülü
6. Erzurum Dadaş Film Festivali
En İyi Yönetmen
Ödüllerinin sahibi olan Kaplanoğlu son filmi ‘BUĞDAY’ ile de yine çok başarılı bir işe daha imza atarak kendisini bir kez daha dünyaya kanıtladı.
Parlak kariyerini ve şehri terk edip modern hayata sırtını dönen Cemil’le, tohum genetiği uzmanı Profesör Erol Erin’in yolları Ölü Topraklar bölgesinde kesişir. Yeşertecekleri tohumları aramak için çıktıkları yolculuk, Erol’un bugüne kadar öğrendiği her şeyi değiştirecektir.
Roppongi Ex Theater’da düzenlenen Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde 15 film arasından seçilerek büyük ödülün sahibi oldu.